Kraliçeden zengin Türk’lükten, tedavi borcunu ödeyemeyen hastaya: Bir Asil Nadir öyküsü

Murat KAYA

Başarı veya başarısızlık olarak görülebilecek ayrıntılar taşıyan bu “Nadir” hikaye, “İnsan ne oldum dememeli, ne olacam” demeli sözünün kana kemiğe bürünmüş hali adeta.

Geçen gün gazetelere yansıyan bir haber; Türkiye’de herkesin görkemli hayatıyla tanıdığı ultra zengin bir adamın, özel hastanede tedavi borcunu ödeyemediği için devlet hastanesinde tedaviye mecbur kalmaya düşecek kadar fakirleştiğini anlatıyordu.

“KRALİÇE’DEN ZENGİN TÜRK”

“Önce servetini sonra sağlığını kaybetti” başlığıyla, KKTC’deki devlet hastanesinde müşahade altında tutulduğu belirtilen o adam; İngiltere’de bir dönem, “Kraliçeden zengin Türk”, Türkiye’de de “Özal’ın prensi” olarak anılan Asil Nadir’den başkası değil.

Yakın geçmişi yaşayanların ismini çok daha iyi bildiği Kıbrıslı bu iş insanı, Türkiye’de olduğu kadar dünyada da ultra zengin kimliği ve görkemli hayatıyla ön plana çıkmıştı.

SİMGE İSİM, “NADİR” HİKAYE

Elektronikten medyaya güçlü bir iş imparatorluğu kuran, Londra’da kendi şirketini soyduğu gerekçesiyle tutuklanan ve bir kısmı ev hapsi olmak üzere yıllarca hapiste kaldıktan sonra büyük bir çöküş yaşamaya başlayan Asil Nadir, PD takipçilerinin hikayesini okumayı hak ettikleri simge isimler arasında bulunuyor.

Soyadı gibi “Nadir” bir hikayeye sahip olan Asil Nadir, zenginleşme ve çöküşünün hikayesini, yaşarken yazdı, bizse onun yazılmış bu hikayesini aktarıyoruz.

ÖZELLEŞTİRME POLİTİKALARI VE ZENGİLEŞME

Türkiye, 1980 darbesinin yarattığı kaotik ortamdan sonra merkez parti ANAP ve Başbakan Turgut Özal eliyle liberal atılımlarda bulunmaya başladı. Özal’ın 1990’lı yıllardaki özelleştirme politikaları, hem devlete hem de ticaretle uğraşan insanlara para kazandırdı. Özelleştirme furyasında, bazı insanlar o dönem daha fazla zenginleşti.

İnşaat atılımları müteahhitleri, ihracat ve ithalat da sanayicileri zenginleştirdi, büyük zenginlik hikayeleri yazılmaya başlandı. Bu dönem toplumun küçük memur, emekli, küçük esnaf, küçük çiftçi gibi düşük ve sabit gelirliler de “orta direk” olarak anılıyordu.

SOSYETE HABERLERİ REVAÇTA

Ayrıca Türkiye’de başka sektörlerde de değişim rüzgarları esiyordu. Kurulan özel televizyonlar, birbiri ardına çıkan magazin gazete-dergileri ve o mecmualarda boy gösteren sosyete ünlüleri, verdikleri davetler, şatafatlı hayatları…
Bu sosyetik simalar, Özal’ın öncülüğündeki atılımlarla zenginleşme başarısına erişen bireyler ve ailelerden başkası değildi. Bu bireylerden birisi de, 1941 KKTC Lefke doğumlu Asil Nadir’di…

Yalılar tarihinde önemli bir yere sahip Kanlıca’daki Sadullah Paşa Yalısı, işte o yıllarda, beyaz takım elbisesi, purosu, arkaya doğru taranmış jöleli saçlarıyla Kıbrıslı çok zengin bu iş adamını, güzel eşini ve çocuklarını ağırlıyordu.

AYŞEGÜL NADİR’İN “KALBURÜSTÜ AİLE” PARTİLERİ

Mecmuaların en baş sayfalarını süsleyen Ayşegül Nadir, o zamanların magazin figürü olarak hafızalardaki yerini çoktan kazımıştı.

Kiraladıkları yalıda davetler üzerine davetler veren Ayşegül Nadir, Asil Nadir’in de işlerinden fırsat buldukça katılabildiği bu davetlerde, cemiyetin özel isimlerini ağırlıyor, eğlence partileri medyaya haber olduğu gibi günlerce meraklıları tarafından da konuşuluyordu.

Dönemin magazin gazetecisi Atılay Kandemir, Ayşegül Nadir’in Londra ve İstanbul sosyetesini buluşturduğu ilk davetini, “Türkiye’nin kalburüstü tüm aileleri bu davetteydi. Ayşegül Nadir, misafir ağırlama konusunda tam not almıştı” ifadeleriyle haberleştirmişti.

500 MİLYON STERLİNLİK SERVET: DÜNYADA EN ZENGİN 11’İNCİ KİŞİ

Takvimler 1985 yılını gösterdiğinde, 1963’te ailesinin Londra’ya taşınmasıyla İngiltere günleri başlayan ve o ülkede de bir. zenginlik hikayesi yaratan Asil Nadir’in servetinin 500 milyon sterlini aştığı belirtiliyordu.

Tekstil ürünlerini bu dönemde Orta Doğu’ya pazarladığı Polly Peck International (PPI) isimli İngiltere’deki şirketin sahibi zengin olarak ismini duyuran Asil Nadir’i, Sunday Times o dönem dünyanın en zengin 11’inci insanı olarak tanıtmıştı.

GAZETECİLİKLE TEK İLGİSİ ÇOCUKLUĞUNDA GAZETE SATMASIYDI: ÖZAL’IN TAVSİYESİYLE MEDYA İMPARATORLUĞU KURDU

Dünyadaki Türk zenginlerin ülkede yatırım yapması için çalışmalarda bulunan Turgut Özal o dönem Asil Nadir’e, Türkiye’de medya alanına yatırım yapması tavsiyesinde bulundu.

Gazetecilikle tek ilgisi, çocukluğunun Kıbrıs’ında gazete satmak olan Nadir, teklif üzerine servetinin yarısına denk gelen 250 milyon sterlini gözden çıkararak medya dünyasına girdi ve Günaydın gazetesini 40 milyon dolara satın aldı.

Nadir daha sonra sırasıyla Güneş gazetesi ve Gelişim Dergi Grubu’nu da satın alarak 1988’de medya imparatorluğu kurdu.

Gazetecilik mesleğiyle uğraşanlar dışında medyaya yatırım yapan ilk iş insanlarından biri olan Nadir için daha sonra, “medyada tekelleşmeyi başlatan adam” tanımlamaları da yapılmıştı. Ondan sonra medya sürekli, gazetecilikle pek de ilgisi olmayan ultra zenginlerin yatırım alanı olarak görülmeye başlandı ve benzer satın alma örnekleri yaşandı.

KENDİSİNİ “JR”, KARISINI “SUE ELLEN” OLARAK GÖSTEREN NOKTA’YI DA SATIN ALDI

Medya imparatorluğunu genişleten Asil Nadir’in, eşi ve kendisini dizi film karakterleri olarak kapağına taşıyan Nokta Dergisi’ni satın almasını da, o dönem derginin yayın yönetmeni olan Arda Uskan bir yazıyla kaleme almıştı.

Uskan, “Bir süre önce Asil Nadir’i Nokta’nın kapağına taşımıştık, kocaman puntolarla ‘Alaturka Dallas’ yazmıştık. Fotomontaj resimde, ‘Asil Nadir’in başında JR şapkası vardı, Ayşegül Nadir de Sue Ellen olmuştu. Yazıda Nadir’in servetinin yanı sıra Dallas dizisini aratmayan aile ilişkileri de yer alıyordu ve Asil Nadir Nokta’yı satın aldı” diye belirtmişti.

BU NE BİÇİM PATRON?

Gazeteci Arda Uskan, Asil Nadir ile Nokta’yı satın almasının ardından Kanlıca’daki yalısında verdiği davette karşılaşmasını ise, “Bu ne biçim patron?” sorusuyla bitirdiği bir yazıyla şöyle anlatmıştı.

“Köşkün kapısına geldiğimizde Asil Nadir karşıladı bizi. Yanında da eşi Ayşegül Nadir. Bu ikisi için bir süre önce Nokta’da hazmedilmesi güç bir kapak yapan biz değil miydik? E şimdi ben, o derginin yayın yönetmeni olarak JR ve Sue Ellen ile el sıkışıyordum. Konu hiçbir zaman gündeme gelmedi. O geceden aklımda kalan, Asil Nadir’in rugan ayakkabılarının bastığı yarı ıslak çimlerin üzerinde hâlâ nasıl böyle pırıl pırıl kalabildiği oldu… Bu ne biçim ayakkabıydı veya bu ne biçim patrondu?”

BÜTÜN GAZETECİLER AYŞEGÜL NADİR’İN PEŞİNDEYDİ

Bütün gazeteciler o dönem kimi takip edeceklerini, kimden bol haber çıkacağını biliyordu. Gözdeleri; Asil Nadir’in en az onun kadar tanınan karısı Ayşegül Nadir’in üzerindeydi. Güzelliğiyle de nam salan Ayşegül Nadir, dergilere boy boy pozlar veriyor, “Asil’e güzeli ben öğrettim” diyordu. Çiftin özel hayatı didik didik ediliyordu ve Asil Nadir’in eski sevgililerinin listeleri gazetelerde okuyucuya sunuluyordu.

DOLANDIRICILIK İDDİASI VE TUTUKLANMA

Bu havalı yaşam öyküsü bir süre sonra, hüzünlü bir hal alacaktı. Kara haber, 1990’da büyüdüğü, zenginleştiği İngiltere’den geldi. Borç batağından kurtarıp satın aldığı ve en iyi şirketler arasına koyduğu Polly Peck’in hisselerini yapay şekilde yükselttiği, o şirketi soyduğu iddia ediliyordu.

Orada “dolandırıcılık” suçlamasıyla açılan soruşturma kapsamında tutuklandı. Tam 3.5 milyon sterlinlik kefaletle serbest bırakıldı ancak 1993 Eylül’ünde yargılanmasına karar verildiğinde suç dosyası sayısı 30’u geçmişti.

Dönemin tanıklarından Londra’da Cumhuriyet gazetesi için çalışan Edip Emil Öymen o dönemi, “Asil Nadir’le evinde görüştüm. Şehrin seçkin ve kibar semti Mayfair’de içi antikalarla döşeli evinde konuştuk. Hakkındaki iddiaları sordum. Gayet kaderci bir tavırla ‘Her iddiayı yanıtlamaya çalışırsam, başka iş yapamam’ demişti. 1990’da adı sahtekârlık sözcüğüyle yan yana anılır oldu. Mayıs 1993’te İngiltere’deki gümrüksüz bir küçük havaalanından KKTC’ye kaçtı” diye yazmıştı.

PİLOTU KANDIRIP KAÇTI

Onun çok sayıda suçtan, dosyadan kaçma hikayesi de, gazeteci Öymen’in aktardığı gibi, film senaryolarını aratmayacak cinstendi.

Planlanan, Cessna tipi özel bir uçağın İngiltere’nin Hatfield Havaalanı’ndan havalanmasıydı. Ancak havalanan uçağın içinde Asil Nadir yoktu. Çünkü o pilotu kandırıp bir gün sonra kaçacaktı.

YALININ LANETİ Mİ BULAŞTI?

İngiltere’deki soruşturma ve dava dosyaları Nadir ailesinin üstüne kara gölge gibi çökmüştü. Bir zamanlar “Kraliçeden zengin Türk” olarak anılan Asil Nadir, KKTC’ye kaçması ve mal varlığını eritmesi sonucu artık “Kaçan Türk” olarak anılmaya başlanmıştı.

Ama ailenin tek talihsizliği bu değildi. Kiralayıp restore ettirdikleri ve oturdukları Kanlıca’daki Sadullah Paşa Yalısı’nın mit olarak dilden dile dolaşan laneti adeta onlara bulaşmıştı.

NECİBE HANIM’IN HAYALETİ

Burada, yalıya ismini veren Sadullah Paşa’nın ve eşi Necibe’nin hikayesini anlatmak da gerekiyor.

Rivayet odur ki; Abdülhamit döneminde Viyana’ya sürgüne gönderilen Sadullah Paşa, gurbete dayanamayıp hava gazıya intihar ediyor. Eşi Necibe Hanım, yıllar boyunca aşık olduğu adamın bir gün döneceği ümidiyle bekleyip duruyor ancak ölüm haberi gelince buna bir türlü inanmıyor ve akli dengesini kaybediyor.

Necibe Hanım, eşinin ölüm haberini aldığı gün, gençliğinde giydiği ve paşanın çok beğendiği pembe elbisesini giyerek yalının bahçesinde paşasının dönüşünü beklemeye başlıyor. Yılllar boyu süren bu bekleyiş, ardında yalıyı “lanet”le yan yana getiren rivayetler ürettiriyor.

Sonraki yıllarda yalıyı satın alan pek çok kişi yalının bahçesinde, koridorlarında pembe elbiseler içerisinde bir kadın hayaletiyle karşılaştıklarını söyleyerek yalıyı elden çıkarıyor ve Necibe Hanım’ın yalıda pembeler içinde hala paşasını beklediğine inanıyor. O Necibe hanım muhtemeldir ki Nadir ailesini güzel karşılıyor!

YALIDA ELE GEÇİRİLEN KURAN-I KERİM VE TARİHİ ESERLER

İşte, Nadir çiftinin de tıpkı oturdukları yalı gibi lanetlendiği konuşuluyordu.

Kara bulutların üzerlerinde gezindiği çift, evliliklerini sonlandırdı. Asil Nadir’in karısı Ayşegül Nadir, eskiden “ultra zenginlik” anlamına gelen ancak lanetlendikleri belirtilen dönemde “kaçak” tanımlamasıyla da kullanılan “Nadir” soyadını artık istemiyordu.

Ayşegül Hanım artık, çok bilinmesini sağlayan yepyeni “Tecimer” soyadını kullanmaya başlamıştı.

Ama Asil Nadir’in talihsizliği ona da bulaşmıştı bir kere. Tarihi eserlere olan iştahlı düşkünlüğü onun hapis cezası almasına neden oldu.

Amasya Beyazıd Kütüphanesi’nden çalınan Kuran-ı Kerim, Tecimer’in yalısının bahçesinde bulundu. Aramaları genişleten sorumlular aynı yalıda 335 parça tarihi eser daha buldu. Tecimer hakkında 4.5 yıl hapis cezası istendi. Ancak o da hapis cezası verilmeden önce tıpkı kocasının İngiltere’den kaçması gibi bir uçağa binerek Fas’a kaçtı.

ZAMAN AŞIMI SONRASI GELEN SEFAHAT

Yurt dışına kaçan Ayşegül Tecimer, önce Fas’ta sonra farklı farklı ülkelerde kaçak şekilde yaşadı. Adı birkaç genç erkekle anıldı ve o kendinden 25 yaş küçük Mete Deniz’le dünyaevine girdi.

Uzun müddet sonra Türkiye’deki davası zaman aşımına uğradı. O, Türkiye’ye de artık daha rahat gidip gelmeye başladı. Hatta eski şatafatlı hayatına geri dönmek için genç eşiyle magazin sayfalarını süsleyen etkinliklerde en önde yer aldı. Katıldığı bir tekne partisinde çıplak dansçılarla görüntülenmesi çok konuşuldu.

KKTC’DEKİ SESSİZ HAYAT: FİLİSTİNLİ NERİMAN NUR İLE EVLENDİ


Asil Nadir ise Mayıs 1993’te doğduğu ülkeye Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne kesin dönüş yaptı ve eski eşi Ayşegül Tecimer’in aksine daha sessiz bir hayatı seçti. 2005 yılında kendisinden 43 yaş küçük ve Filistinli Neriman Nur ile evlendi.

Nadir yeni eşi için, “Onunla geçirdiğim bir gün de, bir yıl da, bir hayattır benim için” ifadelerini kullanarak ne kadar çok sevdiğini aktarmıştı.

İNGİLTERE’DE SUÇLANMASI AKLINDAN ÇIKMIYORDU

Ancak İngiltere’de suçlanması ve mal varlığını kaybetmesi aklından çıkmıyordu ve aklanmak istiyordu. Kendi rızasıyla 17 yıl boyunca sessiz bir hayat yaşadığı Kıbrıs’tan, 2010 yılında Londra’ya gitti. Burada ayağına elektronik kelepçe takıldı. Umutluydu ve aklanmak istiyordu ancak yalısının laneti, üzerinden gitmemişti…

Londra’da jüri onu suçlu buldu. 28 yaşındaki genç eşi Nur Nadir’le Londra’nın lüks semtlerinden biri olan My Fair’deki evinde elektronik kelepçeyle yaşayan Nadir, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Yeni eşini de yalnız bırakmıştı; cezaevine gideceği belli olunca da ağzından, “Nelson Mandela da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da geçti bu yoldan. Vatan sağ olsun” kelimeleri dökülmüştü.

“BUNLAR BİZİM İÇİN ÇOCUK OYUNCAĞI”

Asil Nadir 10 yıl ceza aldı ve İngiltere yasalarına göre 5 yılını cezaevinde geçirmesi gerekiyordu. Filistinli eşi Neriman Nur temyiz yoluna gideceklerini açıklamış, Asil Nadir ise karardan sonra gülümseyerek, “Bunlar bizim için çocuk oyuncağı” demişti.

Şatafat ve çöküşün bir araya geldiği bu hayat hikayesinin sahibi Asil Nadir, yurt dışında olduğu gibi Türkiye’de de bütün mal varlığını kaybetti. Hakkında açılan davalar nedeniyle Türkiye’deki şirketlerine el konuldu. Kurucusu olduğu Vestel’i Zorlu Holding Başkanı Ahmet Zorlu, 55 milyon dolarlık borcu üstlenerek satın aldı.

SÜPER VARLIKTAN TEDAVİ BORCU ÖDEYEMEZ DURUMA GELMESİ

Filmlere konu olacak böyle bir hayat yaşayan Asil Nadir şimdi; özel hastanede tedavi borcunu ödeyemediği için devlet hastanesinde tedavi olup taburcu edildiği belirtilen haberlere konu oluyor.

Yeniçağ’dan Ümit Karadağ’ın haberine göre, ağustos ayı sonunda Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde müşahede altına alınan 83 yaşındaki Asil Nadir’in kontrol amaçlı hastaneye yatırıldığı, kritik bir durumunun söz konusu olmadığı, akciğer ve bağırsaklarında yaşadığı sorun nedeniyle kontrol amaçlı olarak hastanede tutulup iki gün sonra taburcu edildiği belirtilmişti.

Bir zamanlar dünyanın en zengin adamlarından biri olan Asil Nadir’in birkaç hafta önce de Lefkoşa’daki aynı devlet hastanesinde tedavi gördüğü hatırlatılan haberde, Nadir’in özel hastane yerine devlet hastanesinde tedavi olma sebebinin, daha önceki borçları dolayısıyla özel hastaneye kabul edilmemesinden kaynaklandığı iddia edilmişti.

ZAMANIN ACIMASIZ RUHU

Yıllarca şatafat içinde yaşayan, eşiyle magazin, işiyle de ekonomi sayfalarını süsleyen, İngiltere’de dünyanın en zengin 11’inci kişisi olarak hakkında haberler yazılan Narin, zamanın acımasızlığını ruhunun derinliklerine kadar hissettiği o son görüntüyü-bilgileri gazetecilere vermişti.

Para sahibi olmanın ne olduğunu bir dönemki şatafatıyla çok iyi anlatan Narin, para sahibi olamayınca ne olduğunu da güncel gazete sayfalarına yansıyan “sefalet” görüntüsüyle (haberiyle), bir roman veya bir filmden daha vurucu şekilde anlatmıştı.

Bize düşen, “Nadir” olan bu hikayenin arasından Dennis Adonis’in o mesajını almak:

“Hırsızların krallığında, dürüst bir adamın yolları her zaman bir suç olacaktır”

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir